Türkiye solunun tasfiyesi, Demokrasi neden sol olmadan işleyemez ve Toplumun sola karşı güncel bakış açısı üstüne.
https://reddit.com/link/1itzsdz/video/4f7u5m221bke1/player
Solun tasfiyesi
bu ülkeye sanılandan çok daha büyük zarar vermiştir. 70 ve 80lerdeki Milton Friedman ve Friedrich Hayek gibi ekonomistlerin ortaya attığı ve akabinde dönemin ABD ve Birleşik Krallık liderleri Reagan ve Thatcher tarafından benimsenen neo-liberal akım, Türkiyede hakim olup 24 Ocak Kararları ile solu sol yapan sendikaların, işçi sözleşmelerinin ve kooperatiflerin zayıflatılmasına sebep oldu. Amerika tarafından tertiplendiği idaa edilen Özel Harp Dairesi ve Yeşil Kuşak Projesi de 80 öncesi solun bastırılmasında önemli rol oynadı. Özalla beraber de bu etki çığ gibi büyüdü. Bu da TÜSEDAD gibi patron kuruluşlarının işine geldi ve her şeye göz yumup desteklediler. Her ileri kapitalist toplumda olduğu gibi fakir daha fakir, zengin daha zengin oldu. Dolayısıyla toplumun kesimleri arasında hem ekonomik hem de kültürel uçurum gittikçe açıldı. Klişe olmaması için bu terimi kullanmayı pek sevmiyorum ama kapitalizm her daim ezilmişin daha da ezildiği bir yönetim biçiminden nemalanmıştır. Çünkü doğası gereği her zaman karlılığını artırmak eğilimindedir. Ülkede buna karşı durabilecek bir sol örgütlenme de kalmayınca faşizm iktidar olmuştur, kültürel yozlaşma çoktan başlamıştır.
Kültürel Yozlaşma aslında neden kapitalizmin bir ürünüdür ve Sol, demokrasi için neden olmazsa olmazdır?
Sıra kapmacılık ve köşe dönmecilik tabirleri aslında kültürel yozlaşma denen şeyin içerisindeki tüm davranışları ve düşünceleri kapsar. Vahşi kapitalizm ile terbiye edilen bir birey, sürekli hayatta kalmaya çalışmanın ve özellikle sosyal medyada kendisinin gözüne sokulan o zenginlik ve refahı bir motivasyon kaynağı olarak belirleyerek içinde bulunduğu toplumla beraber çalışmak, onun haklarını, iyiliğini gözetmek yerine devamlı kendisini nasıl kurtarabileceğini ve köşeye sıkıştığında toplumdaki diğer insanların kafalarına basa basa nasıl yukarı çıkabileceğini düşünür. Toplum içerisindeki bireyler bu sebeplerle yalnız kalır ve atomize olurlar. Yalnız kalan insanlar güçsüzdür ve statükoyu değiştirebilecek sayılara asla ulaşamazlar.
Bu toplumdaki bir birey "başarılı" olup bulunduğu hiyerarşi içerisindeki iktidarı ele geçirdiğinde, konumunu asla teslim etmemek için hiyerarşinin de içerisinde bulunduğu sistemi bozmaya ve kendi yararına eğip, bükmeye başlar. Eğer bu sistem doğrudan doğruya sermayenin idare ettiği bir sistemse çevresinde de kendi gibi düşünen insanları kolaylıkla bulur ve onları da kurmaya çalıştığı yoz sisteme bağlayarak, onları aslında bir anlamda satın alır.
Demem o ki bir ülkede sol örgütlenme zayıfsa orada hakiki bir demokrasiden bahsedilemez. Çünkü pahalı olan eğitim, sağlık ve refah olanakları toplumun önemli bir kesimine ulaşamıyor demektir bu. Bu olanaklara ulaşamayan bir toplum kendi faydasına olan yönetim biçimini farkedip seçemez. Dolayısıyla bir toplumun sağlığı sosyalist ilkeleri ne kadar benimsediğiyle doğrudan ilişkilidir.
Modern tanımıyla milliyetçilik neden sermaye ve sermayedara yarar?
Bir örnekle açıklamam gerekirse, mültecilere karşı yöneltilen düşmanlık, nefret ve hepsini kapsayacak suçlamalar, onların bu ülkeye sokulmasına doğrudan sebep olan patronlar ve siyasilerin odaktan düşmesine ve mülteciler ile bu sermaye sahibi grupların arasında bir sebep-sonuç ilişkisinin toplum tarafında kurulamamasına yol açmaktadır. Halbuki sorunun çözümü mültecilerde değil, bu sermaye gruplarındadır. Mültecilerin başından itibaren bu ülkeye alınmasının ekonomik sebebi bu sermayedarlara ucuz işçi, yani köle sağlamaktır. Ve gene klişe olacak belki ama sömürülen bir insan topluluğu ancak bölünerek ve birbirine düşman ettirilerek idare edilebilir. Milliyetçilik de buna yarıyor. Biz bu ülkede emeğini satmak dışında başka geçim yolu olmayan insanlar olarak hep beraber aynı şartlara tabiiyiz.
Son olarak
dünyadaki rejimin Kapitalizm olması sebebiyle, yani tarihsel olarak "kazanan" tarafın kapitalistler olmasından dolayı, tarih ve toplumsal kültür çoğunlukla bu insanlar tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak her türlü yolla tertiplenip, yazılıp önümüze atılıyor. Bir vatandaş olarak eğer normalden biraz daha fazla sorgulamaz, araştırmaz isek bu rejimin propagandaları etkisinde kalmak işte bile değil.
Benim de gözlemdiğim, insanların sol düşünceye ne kadar yabancı olduğu, bilinçlerinde sol düşünce ve tarihi bakımından ne kadar fazla doğru bilinen yanlışların bulunduğudur.